SITMA:
Hastalik yapici bir grup parazit olan, plazmodiumlarin, anofelsivrisineklerinin disileriyle insanlara bulasan had, atesli birhastalik. Hastaligin en bariz belirtisi olan, titremeyle yükselen ates plazmodiumun çesidine göre degisik fâsilalarla olur. Teshisi kolay, tedâvisi ve korunmasi mümkün olan sitma hastaligi çok eski zamanlardan beri bilinmektedir.
Bati dillerinde kullanilan 'Malaria' terimiItalyancada 'kötü hava' anlamina gelir. Hastaligin en bâriz belirtisi olan titremeyle yükselen ates plazmodiumun çesidine göre degisik fâsilalarla olur. Teshisi kolay, tedâvisi ve korunmasi mümkün olan sitma hastaligi çok eski zamanlardan beri bilinmektedir.
Hastaligi ilk defa bildirenlerEski Misirlilardir. M.Ö. 460-370 yillarinda Hippocrates de bataklik bölgelerde, tekrarlayan ates ve dalak büyüklügüyle seyreden bir hastaligin mevcudiyetini fark etmis ve dört ayri sekilde olabilecegini bildirmistir. Torti (1753), atesli hastaliklar için yazmis oldugu kitabinda ilk defa "Malaria" adini kullanarak diger hastaliklardan ayri olarak ele aldi. 1894'te Manson, sitmanin sivrisineklerle bulastigini buldu. Eskiçaglarda kitleler hâlinde ölüme sebep olan sitma, bugün de bu tehlikesini muhâfaza etmektedir.
Rusya'da Birinci Dünyâ Savasindan sonra bes milyon sitmali vardi ve bunlarin 60.000'i öldü. 1934'te Seylan'da üç milyon sitmalinin 100.000'i hayâtini kaybetti. Amerika'da ilk salgin 1938'de Brezilya'da vukû buldu ve 100.000 hastanin 14.000'i öldü. Salgin, 1942'de Nil Vâdisine kaydi ve Misir'da 12.000 kisiyi öldürdü. Daha sonra Etyopya'da 15.000 ölü birakti. Savaslari ve tabiî âfetleri tâkiben Karayiblerde büyük hasar yapan salgin, 1963'te Haiti'de 75.000 kisinin ölümüne sebep oldu.
Yeryüzünde belirli bölgelerde sik bulunan hastalik 45 derece kuzey, 40 derece güney enlemleri arasinda fazladir. Tropik ve subtropik bölgelerin hastaligidir. Afrika'da ölen her yüz çocuktan onunun sebebi olan sitma, Türkiye'de de önemli bir saglik problemi olup, devamli mücâdele edilmektedir.
Plazmodiler amibe benzeyen, mikroskopta görülebilen tek hücreli parazitlerdir. Çogalmalari iki safhada olur. Birincisi, cinsî üreme safhasidir ve sivrisineklerde vukû bulur. Ikincisi, cinsî olmayan çogalma safhasidir ki, insan alyuvarlarinda olur.
Enfeksiyonun kaynagi genellikle hasta bir sahis veya belirtisiz bir tasiyicidir. Sitma, sivrisineklerle bulastigi gibi, hastalikli kan nakilleriyle veya bulasik siringalarla da geçebilir.
Plazmodiumlarin dört tipi vardir: Plazmodium vivax denilen tipi, tersiyana sitmasini yapar. Ates 48 saatte bir yükselir. Asya'da, Avrupa'da ve Akdeniz ülkelerinde bulunur. Afrikalilar buna karsi dirençlidirler.
Plazmodium malaria, quartana sitmasini yapar, 72 saatte bir ates yükselir. Az rastlanir. Hindistan, Asya ve tropikal Afrika'da karsilasilir.
Plazmodium ovale az bulunur. 48 saatte bir ates yapar. Bilhassa Bati Afrika'da vardir.
Plazmodium falciparum, tropikal bölgelerde, Güneydogu Asya'da çok görülen bu tip, en siddetli seyreden sitma seklini yapar. Atesler daha uzun sürer. Nöbetler ortalama günasiri gelir.
Sitmanin özelligi belirtilerin nöbetler hâlinde gelmesidir. Nöbet baslamadan birkaç gün önce halsizlik, nesesizlik, istahsizlik, basagrisi, sirt ve bacak agrilari olur. Nöbet, siddetli titremeyle yükselen atesle baslar, terlemeyle sona erer. Fakat atessiz vakalar da olabilir. Tersiyana ve quartanada titreme çok fazladir. Hastanin bütün vücûdu sarsilir, çeneleri birbirine çarpar. Nabiz hizlanir, basagrisi, sinirlilik, kollarda ve bacaklarda agrilar olur.
Uzun süren durumlarda karaciger ve dalak büyür, sarilik ve kansizlik gelisebilir. Solunum sikâyetleri ve hatta zâtürre olabilir. Menenjit, suur bulanikligi, çesitli felçler meydana gelebilir. Enterit sicak iklimlerde sik olur. Dalak kendiliginden yirtilabilir, iç kanama olabilir.
Tedâvisi: Sitmali hasta devamli yatakta bulundurulmalidir. Kuvvetli besinler verilir. Ilâç olarak ilk kullanilan kinakina kabuklaridir. Bunlari ilk kullananlar Güney Amerika'da Peruvia Indianlaridir. Bunu ilk bildiren 1683'te Kontes dre Chinchone'dir. 1820'de bundan kinin elde edilmesi cihetine gidildi. Ilk yapilan mepakrin idi, fakat yan tesirleri sebebiyle pek kullanilmadi. Daha sonra kinolon grubu ilâçlar gelistirildi ki, bunlardan klorokin hâlâ kullanilmaktadir.
Bu ilâçlar baskilayici ve tedâvi edici olarak iki sekilde kullanilir. Primetamin, proquanil, klorakin baskilayicilardandir. Düzenli sekilde alindiklarinda parazitin insanda gelisip, çogalmasini önler. Sitmali bölgeye seyâhat edeceklerin bir hafta önceden bunlardan birini kullanmalari tavsiye edilir. Tedâvi ediciler arasinda klorokin, primakin ve kinin sayilabilir. Klorokin en etkilisidir. Alyuvarlar içindekilere etki etmesine ragmen karacigerdeki sporozoitlere etki etmez. Cinsi üremeyi önler. Dokulardaki parazitlere primakin daha etkilidir. Bu ilâçlar uygun kombinasyonlarda ve özel ekipler tarafindan hastalara bizzat uygulanmaktadir.
Korunma: Sitmayla mücâdelede en önemli hususlardan birisi sivrisineklerle mücâdeledir. Bunun için de en kiymetli yol anofel türlerini yok etmektir. Bu hususta dünyâda genis çapli ilk çalisma yirminci asrin baslarinda Küba ve Panama bölgesinde baslatilmistir. Bu eradikasyon (kökünü kazima) neticesinde Küba'da 1899'da binde 999 olan hasta orani 1908'de binde 19'a düsürülmüstür. 1939'da DDT'nin kullanilmaga baslanmasi basariyi daha da arttirdi. 1946 yilinda Dünyâ Saglik Teskilâti sitma eradikasyonunu genis çapli olarak ele almistir.
DDT (Dichloro-diphenyl-trichloroethane) petrol içinde % 5 emülsiyon seklinde evlere, ahirlara, kümeslere, püskürtülür. Yiyecekler, içecekler korunmalidir. Bâzi tip anofeller DDT'ye karsi direnç kazanmislardir. Bu yüzden yeni maddeler arastirilmaktadir. Bunlarla beraber bütün su birikintilerinin, batakliklarin kurutulmasi, nehirlerin, akarsularin düzenlenmesi gerekmektedir.
Ülkemizde sitma eradikasyon çalismalari 1926'dan bu yana ciddî sûrette ele alinmis ve basari elde edilmistir. Bu konuda 4871 sayili kânun, çalismalari disiplin altina almistir. Sitma, ihbari mecbûri bir hastaliktir. Sitma mücâdelesini, Sitma Savas Dispanserleri'nde özel egitim görmüs ekipler ücretsiz olarak yürütmektedir.
1957'den sonra Dünyâ Saglik Örgütünün plânli çalismalari ve dünyâ genelinde girisilen sitma savasi, dünyâda yaygin olarak seyreden bu hastaligi, hastaliga yakalananlarin sayisini, ölüm oranini gün geçtikçe azaltmaktadir. Türkiye'de sitmayla savas SSYB'ye bagli Sitma Savas ve Eradikasyon Teskilati tarafindan yürütülmektedir.
Bu ciddî çalismalarin netîcesi olarak 1970 yilinda sitma sayisi 1293 vak'aya kadar düsmüstür. Fakat "Sitmayi ortadan kaldirdik" fikriyle çalismalarin bir ara duraklamasiyla, 1977'den sonra enfeksiyon sayisi birden artmis ve 28.849 kisi hastalanmistir. Bu arada DDT'ye karsi direnç kazanan anofeller, hastaligi hizla yaymislar, 1978'de 101.742 kisi hastalanmistir. Bu târihten sonra siki bir asilama kampanyasi baslatildi. Hastalik tamâmen yok edilemedi fakat hizli yayilmasi önlendi. 1981'de ise bu rakam 53.403'tür. Türkiye'de daha çok Güneydogu Anadolu, Çukurova Bölgesinde görülmektedir.
|